9 Mart 2011 Çarşamba

Sonra Bir Gün Geldi ve Unutuldum...

` Geriye bir hiç kalsada benden andım olsun yazgıma..!
                                       Atacağım Seni Sileceğim Gözlerimden.. `

sorumsuzca yaşadığım günlerin hesabını vermek için sanırım çok geç kalmışım.bugün düşününce neye ve kime hesap verebileceğimi bile bilmiyorum.harcadığım yılların getirisi ne diye düşündüğümde ise kocaman bir hiç...!
ben çok kez hiç oldum çok kez karaya vurdum aslında her karaya vuruşumun ardından kendimle yüzleşmemek için kendimden kaçtım.bu kaçış nedendi aslında belkide nedensizdi.nedeni olmayan birşey beni neden bukadar etkileyebiliyordu onuda bilmiyorum.zorum ya hayatı ve insanları nekadar ti ye alıyorsam bi okadarda basit insanlar hep ilgimi çekmiştir.basit hayatlar 2 süslü öğrenilmiş cümleler.ya aradığım ne...! hayattan beklentim?
kendimi hiçliğe terketmemmi bütün bunlara sebep.bundanmıdır basit karakterlerin beynimde yer alması.onları önemsemem.işte yeni bir karaya vuruş ve yeni bir yüzleşme seansı kendimle.
nereden başlamalıyım yada kimden hangi karakterden.yanlış olan nokta neresi?
beynimde gelip geçen insan karakterleri mevkileri ve yaşamlarına sadece getirisi olan hayatları sokan insanlar.sizden gidenleri hiç düşündünüzmü acaba.kişiliğinizden herbigün kaybettiğiniz değerlerinizi.kendinize veremediğiniz cevapları ters düz yaptınızmı hiç.
ister olduğunuz yerde saymaya devam edin.ister kendinizi yükseklerde görün ama kendinizle yüzleştiğiniz zaman sadece üç beş yamalı cümlelerin arkasına sığınmayın.size getirisi olan insanların arkasına sığınmak sizi karakterinizi köreltir.ötesine asla gidemezsiniz.

olduğunuz yerde saymaya mecbur insanlar zavallı karakterler benden uzak durun...!



 

...
Sonra bir gün geldi ve unutuldum...
 Ve sorular birer birer bıçak gibi saplandı yüreğime ve yüreğimde yanıtlarını buldu...
Unutuluş hepsinin acımasız cevabı oldu...
 Sonrası dipsiz bir karanlık... Sonrası çaresiz bir çıldırış...
...
Kırgınlık kimlik değiştirdi ve vazgeçiş oldu benim için...
Unutmanın en ağırı unutamadan unutmaktır...
Seni sonsuza kadar kaybetmek kimlik değiştirdi ve unutmak oldu benim için...
Seni unuttuğum yalanıyla hayatı kandırmaya çalışınca
Hayat hiç olmadığı kadar acımasız tokatlar indirdi yüzüme...
Sonrası dipsiz karanlık... Sonrası hatırlamaya bile dayanamadığım düş yıkımları...
Sonrası kesif, karanlık ve rutubetli bir kuyu... Koskoca bir boşluk...
Sonrası yalnızlık kelimesine sığmayacak kadar derin bir yalnızlık...!
...
Ah sevgilim, ayrılık trenini çoktan kaçırmadık mı biz...
 Bulup bulup kaybetme oyunlarını çoktan tüketmedik mi...
 O dünyevi aşk oyunlarından, kıskandırmalardan, kaçamaklardan çoktan vazgeçmedik mi...
 Birbirimizi en ağır ihanetlerde sınamadık mı...
 Anlamadın mı artık, varlığım sana acı vermek için değil...
Sadece seni sevmek için yaşadım ben!
...
Seninle geçen zaman bir daha tekrarı olmayan, doğaçlama bir melodi gibi benim için...
Sanki birlikte yazılmış kaderimizin sayılı dakikalarından an çalıyorum...
 Öylece karşında oturup seni seyretmeyi, sana yemek hazırlamayı
 Seninle sohbet etmeyi, dostlarını ağırlamayı, seninle birlikte uyumayı...
 Yani paylaştığımız ne varsa hepsini, bir daha asla okuyamayacağım bir şiiri
Kelime kelime içime sindirir gibi, soluk soluğa hissederek yaşıyorum...
 Öyle birikmişsin ki içimde...
Seni yaşamakla tüketmem, seni sıradanlaştırmam mümkün değil...
İçime çektikçe çoğalıyorsun...
...
Şimdi bana varlığımın sana acı vermediğini söylüyorsun...
Gitmemi istiyorsun, sonra yeniden gelmemi...
 Ve sonra yeniden gitmemi...
Beni sensizliğin o dipsiz çukuruna önce sarkıtıp, sonra yeniden gün ışığına çıkarıyorsun...!
...
Madem varlığım acı vermiyor sana...
 Madem ki ancak yokluğumda sevgimi hissedebiliyorsun...
Öyleyse yokluğumla kal sevgili...
Madem ki yokluğumla daha mutlusun...
 O halde yokluk benim bu aşk için büründüğüm son kimlik olsun...
 
Cezmi ERSÖZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder